b. Giderim borcu ve kapsamı
b. Giderim borcu ve kapsamı
Madde 213 - Borcunu ifa etmeyen satıcı, alıcının bu yüzden uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür.
Satıcı borcunu ifa etmezse alıcı, satış bedeli ile kendisine devredilmeyen satılanın yerine, bir başkasını satın almak için dürüstlük kurallarına uygun olarak ödediği bedel arasındaki farka göre hesaplanacak zararın giderilmesini isteyebilir.
Satılan, borsada kayıtlı veya piyasa fiyatı bulunan mallardan ise alıcı, onun yerine bir başkasını satın alma zorunda olmaksızın, satış bedeli ile belirlenmiş ifa günündeki piyasa fiyatı arasındaki farka göre hesaplanacak zararın giderilmesini isteyebilir.
I-) 818 Sayılı Borçlar Kanunu:
b) Tazmin borcu ve zararın nasıl hesap edileceği
Madde 188 - Borcu ifa etmeyen satıcı, alıcıya bu yüzden terettüp eden zararı zamin olur.
Ticari muamelesinde satıcı, borcunu ifa etmezse alıcı satılanın semeni ile kendisine teslim edilmiyen şey yerine bir diğerini almak için hüsnü niyetle verdiği semen arasındaki farkı satıcıya tazmin ettirebilir.
Satılan, borsaya kayıt ve kabul edilmiş olan veya cari fiatı bulunan mallardan ise alıcı yerine bir diğerini almağa muhtaç olmaksızın satılanın semeni ile teslim için muayyen olan günün fiatı arasındaki farkı zarar ve ziyan olmak üzere isteyebilir.
II-) Madde Gerekçesi:
Madde 212 - 818 sayılı Borçlar Kanununun 188 inci maddesini karşılamaktadır.
Tasarının üç fıkradan oluşan 212 nci maddesinde, satıcının temerrüdü durumunda giderim borcu ve borcun neleri kapsadığı düzenlenmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 188 inci maddesinin kenar başlığında kullanılan “b. Tazmin borcu ve zararın nasıl hesap edileceği” şeklindeki ibare, Tasarıda “b. Giderim borcu ve kapsamı” şeklinde değiştirilmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 188 inci maddesinin ikinci fıkrasında, ticarî satışlarda satıcının temerrüdü hâlinde, alıcının ifa yerine isteyebileceği tazminatın, öğretide somut yöntem olarak adlandırılan hesaplanma tarzı düzenlenmektedir. Oysa, öğretide fark teorisinin yasal bir örneği olan bu hesaplama tarzının, âdi satışlarda da uygulanmasının, hakkaniyete daha uygun olacağı ve zararın hesaplanmasında fark teorisinin mübadele teorisine tercih edilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmektedir. Bu nedenle, 818 sayılı Borçlar Kanununun 188 inci maddesinin ikinci fıkrasının başında kullanılan “Ticarî muamelesinde satıcı” şeklindeki ibare, Tasarıda “Satıcı borcunu ifa etmezse” şeklinde değiştirilmiştir. Böylece, menfaatler durumunda farklılık olmadığı gözetilerek, âdi satışlarda da satıcının temerrüdü hâlinde, alıcıya, somut yönteme göre hesaplanacak zararını satıcıdan isteme hakkı tanınmıştır. Bu hükme göre, satıcının temerrüdü hâlinde alıcı, aynı veya benzer özellikleri olan taşınır bir malı, başka bir satıcıdan, dürüstlük kurallarına uygun olarak, “ikame alımı” yoluyla sağlamışsa, ilk satıcıya ödemeyi üstlendiği bedele göre, yeni satıcıya ödediği satış bedeli farkından doğan zararının, satıcı tarafından giderilmesini isteyebilir.
Tasarının 212 nci maddesinin son fıkrasında, 818 sayılı Borçlar Kanununda olduğu gibi, satıcının temerrüdü hâlinde alıcının uğradığı zararın, öğretide soyut yöntem olarak adlandırılan hesaplanma tarzı düzenlenmektedir. Buna göre, satılanın borsaya kayıtlı veya piyasa fiyatı (cari fiyatı) bulunan mallardan olması koşuluyla, ikame alımı yapmak zorunda olmaksızın, alıcı satılanın teslimi için belirlenmiş ifa gününde geçerli fiyatı, temerrüde düşen satıcıya ödemeyi üstlendiği bedelden yüksek ise, aradaki farktan doğan zararının giderilmesini satıcıdan isteyebilir.
III-) Adalet Komisyonu Değişiklik Gerekçesi:
Alt Komisyonca, Tasarının 212 nci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında yer alan “…farkın ödenmesini” ibareleri, Tasarının 235 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında olduğu gibi “…farka göre hesaplanacak zararın giderilmesini” şeklinde değiştirilmiş ve Komisyonumuzca da madde teselsül nedeniyle 213 üncü madde olarak bu şekliyle kabul edilmiştir.
Ancak, Tasarının 212 nci maddesinin görüşülmesi sırasında, maddede geçen piyasa fiyatı ibaresinden neyin anlaşılması gerektiği ve bu ibarenin ihtilafları gidermeye kâfi gelip gelmeyeceği hususunda tereddütler dile getirilmiştir. Yapılan açıklamalarda, önceki kullanılan tabir olan cari fiyat ibaresinden, belirli bir çevrede ortalama olarak yapılan satışlardan malın ulaştığı fiyatın anlaşıldığı, o itibarla piyasa fiyatı ibaresinin cari fiyatla eş anlamlı olarak kullanıldığı ifade edilmiştir. Yürürlükteki Borçlar Kanununda “Ticari muamelesinde satıcı…” diye başlayan ifade genişletilerek, âdi satışlarda da satıcılar temerrüt ederse satılanı teslim borcunda, alıcının aynı hükümlere göre uğradığı zararın tazminini isteyebileceğinin hükme bağlandığı ifade edilmiştir.
Not: Tasarının 212. maddesinin 2. ve 3. fıkraları Hükümetin teklif ettiği metinde şu şekilde kaleme alınmıştı:
“Satıcı borcunu ifa etmezse alıcı, satış bedeli ile kendisine devredilmeyen satılanın yerine, bir başkasını satın almak için dürüstlük kurallarına uygun olarak ödediği bedel arasındaki farkın ödenmesini isteyebilir.
Satılan, borsada kayıtlı veya piyasa fiyatı bulunan mallardan ise alıcı, onun yerine bir başkasını satın alma zorunda olmaksızın, satış bedeli ile belirlenmiş ifa günündeki piyasa fiyatı arasındaki farkın ödenmesini isteyebilir.”
IV-) Kaynak İsviçre Borçlar Kanunu:
1-) OR:
b. Schadenersatzpflicht und Schadenberechnung
Art. 191
1 Kommt der Verkäufer seiner Vertragspflicht nicht nach, so hat er den Schaden, der dem Käufer hieraus entsteht, zu ersetzen.
2 Der Käufer kann als seinen Schaden im kaufmännischen Verkehr die Differenz zwischen dem Kaufpreis und dem Preise, um den er sich einen Ersatz für die nicht gelieferte Sache in guten Treuen erworben hat, geltend machen.
3 Bei Waren, die einen Markt- oder Börsenpreis haben, kann er, ohne sich den Ersatz anzuschaffen, die Differenz zwischen dem Vertragspreise und dem Preise zur Erfüllungszeit als Schadenersatz verlangen.
2-) CO:
b. Dommages-intérêts et calcul de ceux-ci
Art. 191
1 Le vendeur qui n’exécute pas son obligation répond du dommage causé de ce chef à l’acheteur.
2 L’acheteur peut, en matière de commerce, se faire indemniser du dommage représenté par la différence entre le prix de vente et le prix qu’il a payé de bonne foi pour remplacer la chose qui ne lui a pas été livrée.
3 Si la vente porte sur des marchandises cotées à la bourse ou ayant un prix courant, l’acheteur peut se dispenser d’en acquérir d’autres et réclamer, à titre de dommages-intérêts, la différence entre le prix de vente et le cours du jour au terme fixé pour la livraison.