Sitemizde, siz misafirlerimize daha iyi bir web sitesi deneyimi sunabilmek için çerez kullanılmaktadır.
Ziyaretinize varsayılan ayarlar ile devam ederek çerez politikamız doğrultusunda çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz.
X

Madde 1

1. Genel olarak

 Birinci Kısım

Genel Hükümler1

Birinci Bölüm

Borç İlişkisinin Kaynakları2

Birinci Ayırım

Sözleşmeden Doğan Borç İlişkileri3

 

 

A. Sözleşmenin kurulması

I.   İrade açıklaması

1.   Genel olarak

Madde 1 - Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur.

İrade açıklaması, açık veya örtülü olabilir.

I-) 818 Sayılı Borçlar Kanunu:

A - Akdin İnikadı

I - İki tarafın muvafakati

1 - Umumi şartlar

Madde 1 - İki taraf karşılıklı ve birbirine uygun surette rızalarını beyan ettikleri takdirde, akit tamam olur.

Rızanın beyanı sarih olabileceği gibi zımni dahi olabilir.

II-) Madde Gerekçesi:

Madde 1 - 818 sayılı Borçlar Kanununun 1 inci maddesini karşılamaktadır.

Tasarının iki fıkradan oluşan 1 inci maddesinde, sözleşmenin kurulması düzenlenmektedir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 1 inci maddesinin kenar başlığında kullanılan “A. Akdin İnikadı / I. İki tarafın muvafakati / 1. Umumî şartlar” şeklindeki ibareler, Tasarıda “A. Sözleşmenin kurulması / I. İrade açıklaması / 1. Genel olarak” şekline dönüştürülmüştür.

Metninde yapılan arılaştırma dışında, maddede 818 sayılı Borçlar Kanununa göre bir hüküm değişikliği yoktur.

III-) Kaynak İsviçre Borçlar Kanunu:

1-) OR:

A. Abschluss des Vertrages

I. Übereinstimmende Willensäusserung

1. Im Allgemeinen

Art. 1

1 Zum Abschlusse eines Vertrages ist die übereinstimmende gegenseitige Willensäusserung der Parteien erforderlich.

2 Sie kann eine ausdrückliche oder stillschweigende sein.

2-) CO:

A. Conclusion du contrat

I. Accord des parties

1. Conditions générales

Art. 1

1 Le contrat est parfait lorsque les parties ont, réciproquement et d’une manière concordante, manifesté leur volonté.

2 Cette manifestation peut être expresse ou tacite. 

IV-) Yargı Kararları:

1-) YİBK, T: 17.10.1945, E: 2, K: 13:

“Borçlar Kanununun birinci maddesi hükmünce rıza sarih olabileceği gibi zımni ve eylemli dahi olabileceğinden kanun mahiyetinde demek olan işbu tarifenin idare tarafından yayınlanması suretiyle yapılan genel icap, sevk için zahire ve eşyasını bu yerlere koyanlar tarafından da eylemli bir şekilde kabule iktiran etmiş ve şu hale göre karşılıklı ve birbirine uygun olarak rızalarını beyan eylemiş bulunan iki taraf arasında bir bağıt husule gelmiştir. Bu akdin Borçlar Kanununda beyan olunan bağıtlardan biri yani süresi ve ücretli belli bir kiralama bağıtı olduğunda şüphe edilemez.

Sahiplerinin sevkinden vaz geçtikleri eşyayı başka bir yere kaldırmakta serbest olduklarına göre idarenin tahliye yetkisini kullanmamış olmasından dolayı eşya sahiplerinin durumlarının ağırlaşmış olacağı tasavvur ve kabul olunamaz. Bilakis bu hakkın istimal olunmaması eşya sahiplerinin arzu ve menfaatlerine daha uygun olur.

Bu işlemde hakkın fena kullanılmış olduğu ve böyle bir hakkın kanun himayesine mazhar olamıyacağı yolundaki mütalaalar da yerinde ve değer verilir bir düşünce olarak sayılamaz. Çünkü herhangi bir mülk sahibi gibi mülkünde dilediği veçhile tasarruf yetkisini haiz bulunan idare, mülkiyete dayanan bu hakkını yasal olarak kullanmıştır.

Yukarıda beyan olunan uyuşmazlık mevzuu üzerinde yapılan etraflı incelemeler ve esaslı tartışmalar sonucunda adı geçen tarifede yazılı ve belli süreler sona erdikten sonra dahi eşyanın hangarlarda ve açık yerlerde kaldığı müddetçe ücret lazım geleceğine oyçokluğu ile karar verildi.” (RG. 22.12.1945; S: 6187).

2-) YİBK, T: 30.11.1955, E: 14, K: 20:

“ … gecikmiş olarak yapılan terfie itirazda bulunmıyan ve ihtirazi bir kayıt dermeyan etmeyen ve terfi ettiği derecenin maaşlarını her ay bordroları imza etmek suretiyle alan ve bu derecede bir terfi müddeti kaldıktan sonra bir defa daha terfi ederek yeni bir derece iktisap eden memur evvelki derecedeki, geç terfie muvafakat etmiş ve böylece şayet bir hakkı mevcut ise bundan feragat etmiş sayılmak icap eder. Memur ile işletme arasındaki münasebet devamlı bir münasebettir. Bu nevi münasebetlerde, münasebetin devamınca taraflar için yeni haklar ve borçlar doğmakta ve bunun neticesi olarak da taraflar bir muamele yapmak veya muayyen bir harekette bulunmak durumunda kalmaktadırlar. Binaenaleyh muayyen bir harekette bulunmanın gerekli olduğu anın hululünde, bu hareketin icrası kendisinden beklenen taraf hiç bir harekette bulunmazsa iş ve muamele hayatındaki hakim telakkiler icabı olarak bu hareketsizliğe ve bu sükûta bir mâna verilmesi zaruridir. Çünki sükût ile iradenin izhar edildiği pek çok haller vardır. Bilhassa sükûtun karşı tarafa hukuki neticeler doğuracak olan muayyen bir iradeyi izhar maksadiyle ihtiyar edilmiş olması halinde sükût sarih bir irade beyanı gibi hüküm ifade eder. Sükût ile izhar olunan irade beyanı ile muayyen bir şahsa hitap edileceği de ilim sahasında kabul edilmektedir … Kanunen cevap verme veya bir müracaatta bulunma mecburiyeti olmamakla beraber objektif hüsnüniyet kaidesi icabı olarak cevap verme veya müracaatta bulunma mükellefiyetinin doğduğu hallerde bu mükellefiyetin yerine getirilmemesine ve bu suretle ihtiyar olunan sükûta muayyen neticeler izafe edilmesi icap ettiği de kezalik ilim sahasında ve kara Avrupasındaki telakkilere dayanan modern hukukun tatbik edildiği memleketlerin mahkeme içtihatlariyle kabul edilmiştir.

Bu ilmi ve kanuni esasları tetkik mevzuumuz olan hadiseye tatbik ettiğimizde, terfi müddetini doldurmuş olan bir memuru işletmenin terfi ettirmemesini ve bu babta vakı olan sükûtunu memura karşı tevcih edilmiş, (Memurun terfi ettirilmeyeceği niyetini açığa vuran) bir irade beyanı olarak kabul etmek icap eder. Çünki, işletme, terfi müddetini doldurmuş olan memura karşı muayyen bir harekette bulunmak, yani sicilini ele alıp incelemek ve bir mânii yoksa onu terfi ettirmek mükellefiyetindedir. Diğer cihetten, memur da, kendisine tevcih edilen irade beyanına karşı (Şimdilik terfi ettirilmeyeceği yolundaki zımni beyana karşı), bu beyanı kabul etmiyorsa objektif hüsnüniyet kaidesi icabı olarak bir itirazda veya müracaatta bulunmak mükellefiyetindedir. Binaenaleyh bu mükellefiyeti yerine getirmeyen ve bilhassa gecikmiş olarak yapılan terfiden sonra o derecede de bir terfi gördüğü ana kadar sükût eden memurun bu sükûtu ile duruma muvafakat ettiği hususundaki iradesini izhar ettiği kabul olunmak gerekir. Zira günlük hayatımızda esas olması lazım gelen objektif hüsnüniyet kaidesi bu devamlı sükûtun irade beyanı yerine geçmesini zaruri kılar. Feragata mevzu olan hakkın akte, yahut, kanunun emredici veya tamamlayıcı hükümlerine müstenit bulunmasının bu noktada her hangi bir tesiri de olamaz. Çünki feragatın, muteber olmaması ancak Medeni Kanunun yirmi üçüncü maddesiyle ve kanunların açık hükümleriyle derpiş edilen hallere münhasırdır. Halbuki terfie müteallik hükümlerin temin ettiği haklardan feragat edilemeyeceğini bildiren bir kanun maddesi mevcut değildir.

Sarih veya zımni feragat, Medeni Hukukta anlaşılan mânada bir (itiraz) olup bir (defi) olmadığından … usulün 76 ıncı maddesi hükmünde kanunları re’sen tatbik ile mükellef olan hakimin dosya muhtevasından anlaşılan feragat durumunu re’sen nazara alması da gereklidir. …

Netice; gecikmiş olarak terfii yapılan memurun bir itiraz ve müracaatta bulunmaksızın bu derecedeki terfi müddetini de doldurarak, terfi gördükten sonra geç yapılan evvelki terfiine ait tarihin düzeltilmesi ve bu düzeltmenin müteakip terfilerine in’ikas ettirilmesini ve maaş farklarının tahsilini isteyemiyeceğine …  karar verildi.” (RG. 30.01.1956; S: 9220).

3-) YHGK, T: 22.03.2022, E: 2019/435, K: 2022/352:

“… somut olayda kira sözleşmesinin kurulduğunun kabul edilip edilemeyeceği değerlendirilmelidir.

33. Davacı ..., inşaatı devam eden ... Alışveriş Merkezindeki bir mağazanın kiralanması yolunda davalı şirketlerle temasa geçtiğini, gerekli inceleme ve planlamaların birlikte yapıldığını, ön görüşmeler sonrasında sözleşme metninin hazırlandığını ve müzakereler sonunda son şeklini alarak müvekkili tarafından imzalandığını, taraflar arasında sözleşme ilişkisinin bu suretle kurulduğunu ileri sürmektedir.

34. Dosya kapsamından bahsi geçen ön görüşmelerin ve 2008 yılı Ocak-Haziran aylarında gerçekleşen elektronik posta yazışmalarının davalılardan ... A.Ş. ile yapıldığı anlaşılmakta olup bu yön davalıların da kabulündedir.

35. Davalı ... A.Ş. kiralama sürecindeki iş ve eylemlerinin davalı ... Ltd. Şti. ile aralarındaki 14.02.2008 tarihli “... Geliştirme, Pazarlama, Yönetim ve ... Pazarlama Yetki Sözleşmesi”nden kaynaklandığını savunmuştur. Bu sözleşme incelendiğinde “yatırımcı” olarak sözleşmede yer alan ... Ltd. Şti.’nin alışveriş merkezinin sahibi olacağı, ... A.Ş.’nin mağazaların kiralanmasına yönelik pazarlama faaliyetlerinde yetkili kılındığı (Sözleşme, m.1.2.2), bu yetki çerçevesinde potansiyel kiracılarla ön görüşmeler yaparak her bir aday için ayrı bir dosya hazırlamak suretiyle yatırımcının onayına sunacağı, dosyaların yatırımcı tarafından onaylanması durumunda daha önceden yatırımcının onayından geçmiş kira sözleşmesi, şartname ve iç yönetmelikleri içeren imza dosyalarını hazırlayarak bu kez potansiyel kiracıların imzasına sunacağı (m.2.2), yatırımcının ... A.Ş.’nin önerdiği herhangi bir potansiyel kiracıyı reddetme hakkını saklı tuttuğu (m.4.3) anlaşılmaktadır.

36. Bu sözleşmeye göre kiralanacak yerin sahibinin ... Ltd. Şti. olup davalı ... A.Ş.’nin onun adına kira sözleşmelerine aracılık ettiği ancak sözleşmeyi kiraya veren sıfatıyla kabul ve imza edecek kişinin bizatihi ... Ltd. Şti. olduğu açıktır.

37. Davacı ... ve ... A.Ş. yetkilileri arasında yapılan görüşmelere ilişkin sunulan elektronik posta yazışmaları, dinlenen tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde “potansiyel kiracı” ... ile kiralanacak yerin yüz ölçümü, teknik şart ve koşulları, kira bedelinin ne olacağı gibi konularda müzakerelerde bulunulduğu, totem ve dış cephe tabelası gibi hususlarda tam uzlaşma sağlanamadığı, ... A.Ş. tarafından hazırlanan sözleşme metninin davacının imzasına sunulduğu anlaşılmaktadır.

38. Söz konusu sözleşme taslağından da açıkça anlaşılacağı üzere kiraya veren kişi davalılardan ... Ltd. Şti. dir ve bu şirket kira sözleşmesini kabul etmeyerek imzalamamıştır. Yukarıda değinildiği üzere kira sözleşmesinin kurulması için şekil şartı bulunmamakta ise de kiraya veren kişi ile kiracı arasında sözleşmenin esaslı unsurları üzerinde mutabık kalınarak tarafların iradelerinin sözleşmenin kurulması yönünde birleşmiş olması gerekir. Somut olayda ... A.Ş. kiraya veren ... Ltd.Şti. nin temsilcisi olarak hareket etmiş ise de yetkisi yalnızca kiracı adaylarıyla sözleşme zeminini hazırlamaktan ibaret olup kira sözleşmesi imzalama yetkisi bulunmamaktadır. Bu durumda ... Ltd. Şti. ile davacı arasında bir sözleşmenin kurulduğundan bahsedilemez.

39. Hâl böyle olunca Mahkemece sırf ... A.Ş.’nin eylemlerine dayanılarak davacı ve ... A.Ş. arasında kira sözleşmesinin kurulduğunun kabul edilmesi yerinde olmamıştır. Nitekim Özel Daire bozma kararında da aynı yöne işaret edilmiştir. …”

4-) Y. 17. HD, T: 09.12.2019, E: 2017/5670, K: 2019/11704:

“… Dava, tek taraflı trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.

Sözleşme; Türk Borçlar Kanunu’nun 1. maddesinde belirtildiği gibi tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur.

Yukarıda açıklanan hususlar ışığında bir sözleşmenin kurulabilmesi ve geçerli olabilmesi için tarafların karşılıklı olarak açıkladıkları iradeleri birbirine uygun olmalı ve ayrıca taraflar sözleşme yapma ehliyetine de haiz olmalıdır.

Somut olayda; her ne kadar kazada vefat eden ...’ın mirasçıları tarafından, diğer davalılar yanında, zorunlu trafik sigorta şirketi ... Sigorta A.Ş. aleyhine destekten yoksun kalma tazminatı davası açılmış ise de, zorunlu trafik sigorta poliçesinin düzenlendiği 30.09.2009 tarihi itibariyle sigortalı İsmet Y.’ın ölü olduğu anlaşılmış olup, ölüm ile kişilik hakları son bulduğundan ve dolaysıyla karşılıklı olarak açıklanan bir irade beyanından söz edilemeyeceğinden geçerli bir sigorta sözleşmesinin bulunmadığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince verilen poliçeye dayalı olarak davanın kabulü kararı hatalı olup, … yerel mahkeme kararının bozulması gerekmiştir. …”

5-) Y. 3. HD, T: 06.07.2017, E: 2015/20037, K: 2017/11270:

“… Borç ilişkilerini düzenleyen Borçlar Kanununda borcun kaynakları; sözleşme, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşme olarak gösterilmiştir. Sözleşme, iki tarafın hukuksal sonuca yönelik karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamalarıyla meydana gelen hukuksal ilişkidir. Sözleşme hükümlerine aykırılık durumunda ise zarar gören zararının giderilmesini (tazminat) isteyebilecektir.
Somut olayda, her ne kadar malik olduğu konutun merkezi ısıtma sistemine geçişi için düzenlenen merkezi ısıtma sistemi site yönetimi kuruluş sözleşmesinde davalının imzası bulunmuyor ise de, davalının kendi kabulünde olduğu üzere, sisteme giriş için gerekli bedeli ödediği, sistemden belli bir süre yararlandığı ve yararlandığı sürede yakıt bedelini ödemiş olduğu da göz önüne alındığında, davalının söz konusu sözleşmeye icazet verdiği açık olup, mahkemece; taraflar arasında bir sözleşme ilişkisinin kurulduğu kabul edilmeli ve uyuşmazlığın sözleşme hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekmektedir.

 Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular da dikkate alınarak, davalının merkezi ısıtma sistemi site yönetimi kuruluş sözleşmesine icazet vermiş olduğunun kabulü ile, söz konusu sözleşme hükümleri de dikkate alınarak, … bir hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya uygun görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir. …”

6-) Y. 14. HD, T: 16.12.2009, E: 2009/12102, K: 2009/14232:

“… Taraflar arasındaki araç filosunun kiralanmasına ilişkin 11.5.1999 günlü sözleşme hasılat kira sözleşmesidir. …

… Dosyada yer alan bilgi ve belgelerden davacı ve karşı davalı kiralayanın gerçekten 11.5.1999 tarihli sözleşmenin bitmesinden sonra yeni dönem için 23.5.2000 tarihli kira sözleşmesini imzalayarak davalı ve karşı davacıya gönderdiği ancak davalı ve karşı davacının 26.6.2000 tarihli ihtarnamesinde önerilen fiyat listesini dolayısıyla 23.5.2000 günlü sözleşme önerisini kabul etmediği anlaşılmaktadır. Bir sözleşmeden bahsedebilmek için öncelikle iki tarafın var olması, tarafların irade beyan etmeleri (açıklamaları) ve en az iki irade açıklamasının bulunması gerekir. İrade açıklaması, açık veya örtülü olabilir. Sözleşmenin meydana gelmesi için iradesini ilk açıklayan kişiye “icapçı” (öneren) bu kişinin irade beyanına da “icap” (öneri), icapçının (önerenin) irade beyanını uygun bulduğunu bildiren tarafın beyanına ise “kabul” denir. Yasadaki tarif uyarınca icap (öneri) ve kabulün birbirine uygun olması şarttır; Kabul için süre belirleyerek bir sözleşme yapılmasını öneren, bu sürenin sona ermesine kadar icabıyla (önerisiyle) bağlıdır. Kabul beyanı bu süre içinde kendisine ulaşmazsa; öneren, icabıyla (önerisiyle) bağlılıktan kurtulur. Davalı ve karşı davacı, davacı ve karşı davalının 23.5.2000 tarihli önerisini kabul etmediğini 26.6.2000 tarihli ihtarnamesinde bildirdiğinden orta yerde davacı ve karşı davalı kiralayan bağlayan bir sözleşmenin varlığından söz etmek mümkün değildir. Böyle olunca, davalı ve karşı davacı kurulmamış olan sözleşmeye dayanarak cezai şart alacağı isteyemeyeceği gibi 11.5.1999 tarihli sözleşme ve hükümleri sona erdiğinden davacı ve karşı davalı kiralayanın kira alacağı önceki sözleşme hükümleri ile bağlı olarak hesap edilemez.

1-Yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve tüm dosya içeriği ile yukarıda yazılı olan gerekçelere göre davalı ve karşı davacının bütün temyiz itirazları yerinde görülmemiş reddi gerekmiştir. …”

V-) Yararlanılabilecek Monografiler:

Süleyman Yalman; Türk - İsviçre Hukukunda Sözleşme Görüşmelerinden Doğan Sorumluluk, Ankara, 2006.

İpek Sağlam; Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşmeler Hakkında Birleşmiş Milletler Antlaşması Uyarınca Sözleşmenin Kurulması (CISG m. 14-24), İstanbul, 2013.

Tuğçe Oral; Viyana Satım Antlaşması’nda Sözleşmenin Kurulması, Ankara, 2014.

Yasemin Işıktaç; Hukukun Kaynağı Olarak Sözleşme, İstanbul, 2014.

Zhassulan Akhmetov; Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşmeler Hakkında Birleşmiş Milletler Antlaşması’na Göre Sözleşmenin Kurulması, İstanbul, 2015.

Mustafa Alper Ener; Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşmeler Hakkında Birleşmiş Milletler Antlaşması’na (CISG’e) Göre Sözleşmenin Kurulması, Ankara, 2018. 

Zeynep Damla Taşkın; Sözleşmenin Kurulması, İstanbul, 2020.

Caner Taşatan; Sözleşmenin Kurulması, İstanbul, 2021.


1   22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanununda “Birinci Kısım / Umumî Hükümler” şeklindeki üst başlık, Tasarıda “Birinci Kısım / Genel Hükümler” şeklinde değiştirilmiştir.

2   818 sayılı Borçlar Kanununda “Birinci Bap / Borçların Teşekkülü” şeklindeki üst başlık, bu bölümde borç ilişkisini doğuran olgular düzenlendiğinden, Tasarıda “Birinci Bölüm / Borç İlişkisinin Kaynakları” şekline dönüştürülmüştür.

3   818 sayılı Borçlar Kanununun 1 inci maddesiyle başlayan “Birinci Fasıl /Akitten doğan borçlar” şeklindeki alt başlık, Tasarıda “Birinci Ayırım / Sözleşmeden Doğan Borç İlişkileri” şeklinde düzenlenmiştir.

Copyright © 2017 - 2024 Prof. Dr. İlhan Helvacı. Tüm hakları saklıdır.
X